15 Nisan 2012

Üniversite, bilimsel düşüncenin topluma taşınmasından taraf olmalıdır!


Marmara Üniversitesi’nde düzenleneceği duyurulan evrim karşıtı sempozyumunun hiçbir bilimsel meşruluğu yoktur. Bilim insanları gerici safsatalar karşısında toplumu aydınlatmakla sorumludur.

Üniversite, tarihi boyunca sorumluluk sahibi bilim insanları ve ici bos akademik titr sahibi "memurlar" olmak uzere iki kesimi içinde barındırmış ancak birinci grubun nitelikleri ve tavır alışı sayesinde toplum nezdinde saygı duyulan bir kurum olmuştur. Ote yandan üniversitenin uzun süredir açıkça aydınlatmayan, umut vermeyen bir yer haline gelmesi de birinci grubun mesuliyetindedir. Uzun sessizliğin bir bedeli olmuştur. Üniversitenin “bilim yuvası” misyonunun piyasacılık ve gericilikle yeniden şekillendirilmesi süreci, doğa bilimleri alanının köşe taşı kuramlarından biri olan evrimi üniversiteden kovulmanın eşiğine getirmiştir. Bugün bir kırılmanın eşiğindeyiz. Bilim insanları bu dönüşüme boyun mu eğecek yoksa bilimsel düşüncenin toplumda yayılması için harekete mi geçecek?

• “Bilimin evrimi kabul etmediği” iddiası ile üniversitede sempozyum düzenleme cürreti küçümsenmemeli, yanlışların toplumda ve üniversitede kabullenilmesi için uygulanan şiddete ciddiyetle yanıt verilmelidir.

• Bilimsel çalışmanın birinci şartı olgusal olmak, maddi zemine dayanmaktır. Yaratılış görüşü, bu bilimsel zorunluluğu yerine getirmediğine göre, bilimsel bir alternatif gibi sunulması da özgürlük getirmeyecektir. Bilimsel kuramlar, herkes istediğini söylesin ile değil, delillere ve sınanabilirliğe oturan soyutlamalardan oluşmaktadır. Yaratılışçılığın üniversiteye bilim diye taşınmasına izin verilmemelidir.

• Böyle bir sempozyumun düzenlenmesi kabul edilemez. Böyle bir sempozyuma bilimsel bir tebliğ gönderilmesi düşünülemez. Marmara Üniversitesi yönetiminin “dindar gençlik” söylemini üniversiteye taşıma gayreti hiçbir şekilde meşru olamaz.

16 yorum:

  1. Bu metinden önce konuyla ilgili yazdığım yazıya buradan bakabilirsiniz http://acaibialem.com/2012/04/12/639/ İmza metniyle ilgilli görüşlerimi ayrıca yazacağım.

    YanıtlaSil
  2. Murat Bey,

    Üniversitelerde tartışma da, ifade özgürlüğü de bilimin çizdiği sınırlar içerisinde olur. Yazdıklarınızı bir bilim insanı kimliğiyle kaleme alıyor olmanız gerçekten düşündürücü. "Yaratılışçı Profesör" şeklinde özetlenen sıfat, kendi içinde bir paradokstur ve bu paradoks, Türkiye'de bilim alanının görece özerkliğinin düşüklüğü ile, ülkenin toplam bilimsel gelişkinliğinin geriliğinin ürünüdür.

    Bilime öncülük eden, aklı başında hiçbir ülkenin hiçbir üniversitesinde birisi çıkıp evrim kuramına karşı sempozyum düzenleyemez. Kendisine ne salon verilir, ne kürsü ne de izin. Bunun sebebi de basittir: Üniversitede sadece bilimsel tartışma yürütülür. Konu biyoloji de olsa, din de olsa, siyaset de olsa, tartışma bilimin sınırları içerisinde yapılmak zorundadır. Bu sınırların dışında yapılacak olan tartışmaların yapılacağı yerler başkadır.

    Üstelik Türkiye'de İslami düşüncenin tartışıldığı çokça platform mevcuttur. Örnek mi istiyorsunuz, buyrunuz: http://www.fatihmedreseleri.com/

    Üniversiteleri bilim dışı tartışmalara, sempozyumlara, bilimsel gelişkinliğe aykırı akademik yükseltmelere ve benzeri türlü çeşitli faaliyet ve sürece açmak, bu süreçlerle mücadele etmemek, üniversitenin tabutuna birbiri ardına çakılan çivilere sessizlikle destek olmaktır Murat Bey. Bugün üniversite büyük ölçüde gerici, bilinmezci düşüncelere kaybedilmiştir ve üniversitenin aydınlatıcı etkisinin yokluğunun bedeli toplumca her gün ödenmektedir. Siz, üniversitede az da olsa varolan son ışığın da yokedilmesi için atılan adımları destekler konumdasınız Murat Bey. Yazdıklarınızı esefle kınıyor, sizi bilimsel akla ve bilimsel aklın savunusuna davet ediyorum.

    Saygılarımla

    YanıtlaSil
  3. İslam referanslı pek çok din bilimcinin evrim teorisini Kur'an ile ilişkilendirdikleri bir çerçevede "katolik hristiyan referanslı" evrim karşıtlığı propagandasının Türkiye'de nasıl yapılabildiğini hayretle izliyorum. Bu "siyasi" çalışmaya şimdi de bilimsel kılıf mı arıyorlar, Vatikan'a gitsinler!

    YanıtlaSil
  4. Bugün her şeyin din referanslı olmasına dair siyasi ve ideolojik bir basınç var. Bunu bir uzantısı olarak da Marmara Üniversitesi’nde evrim karşıtı bir sempozyumu “bilimsel çerçevede” düzenleme iddiası ile ortaya çıkabiliyorlar. Bu nasıl mümkün olacak? Bilimsel yöntem ile elde edilen bir bilginin en azından bir araştırma çerçevesi vermesi gerekirken yaratılışçılık bunu yapamaz, referansları inanç kitaplarıdır ve bunlar maddi kanıtlara dayanmazlar. O zaman bu etkinliği sorgulamak durumundayız. Neden üniversitede, neden bilimsellik iddiasında?

    Arzulanan din referanslı bilimdir, “helal bilim.” Bilimsel olmayan dogmaların, bilimmiş gibi yapmaya çalışarak, kendisini dışlayan bir alana girmeye çalışmasını meşru görmek, özgürlük olarak tanımlamak mümkün değildir. Özgürlük kişisel bir tarif değildir, her şey gibi bir bağlam içerisinde değerlendirilmelidir. Ayrıca bu durumda besmeleyle açılan mühendislik kitabı, gönül gözünden bahseden tıp kitabı da meşruluk kazanacaktır. Bu kabul edilemez. Bunu reddetmek dini inancı olan birini rencide etmek anlamına da gelmez.

    Bu meselenin bir düzlemi daha var tabi. Felsefi açıdan tüm dünyanın düşüncelerle kurgulanan bir yer olarak tariflenmesi, bunu çıkış noktası teori ile pratik arasındaki bağın kopmasıdır. Dış dünyayı etkilediğimiz ve etkilendiğimiz, parçası olduğumuz bir bütün olarak kavramaktan kaçarsak evrimin insanı koyduğu yeri de duymamış oluruz. “Tarihsellik” yükümüzden kurtulmuş oluruz. Bugün postmodernist ve muhafazakar düşünce bu noktada buluşuyor. Aslında olan topluca bilimden kaçıştır. Bilimin maddi zeminin sınırlandırıcılığını yok sayma uğraşıdır.

    Zelal Durmuş

    YanıtlaSil
  5. Yaratilis Teorisi adinda Bilimsel kabul gormus bir teori var da bizlerin mi haberi olmamis?

    Diyelim ki Bilimsel olmayan bir konu tartisilmak icin sempozyum duzenlenecek, o vakit nasil oluyor da Bilim'in kabul edip etmedigi hakkinda ongoru ileri suruluyor.

    Uzay Cagini atmosferin disindan bir haber gecirdik. Dijital Cagin sonlarina bile Teknoloji Bakanligini yetistiremedik. Gorunen o ki, (guya) bilim adamlarimiz toplanip Nano Cagida coktan kapatmislar, kim bilir Yaratilis Cagini acacaklar da haberimiz yok.

    Yaziklar olsun 21.YY Turkiyesine...

    Volkan D.

    YanıtlaSil
  6. Mahinur S. Akkaya'nın mesajını teknik bir nedenden dolayı buraya bizim eklememiz gerekti:

    "Murat, bu sempozyumun başlığını tekrar tekrar oku. Başlık şöyle: “Bilim Türler Arası Evrimi Neden Kabul Etmiyor?” Bu yalandır, düpedüz SAHTEKARLIKTIR, bilim düşmanlığıdır.

    Prof. Dr. Mahinur S. Akkaya"

    YanıtlaSil
  7. Üniversitede bilimin sınırları içinde kalan tartışmalar yürütülebilirmiş ya, merak ediyorum bu sınırlar nedir diye. Ender beyin dediği gibi 'deneye ve gözleme dayanma,' 'sınanabilirlik' gibi kriterlere kaldıysak, üniversitelerden bir sürü etkinliği dışlamamız gerekir. Örneğin felsefe etkinliklerini de iptal etmeye çalışacak mıyız ilerde?

    Bu sempozyumu iptal etme çalışmaları üniversitelerin misyonuna ve 'Bilimdışı'lığa dayandırılıyorsa, bunların biraz daha açıklanması gerekiyor.

    Sevgiler,
    Ediz

    YanıtlaSil
  8. Ediz bey kimsenin felsefeye bir şey dediği yok, kaldı ki felsefe ve bilim at başı giden iki ayrı disiplin alanı. Üniversiteler, bilgiyi sağıltma eylemliliği de diyebileceğimiz felsefe, mantık gibi akademik disiplinleri temel yapıları oalark görmektedirler. En azından öyle olmalı. Matematik olgusal bir alan olmadığı için bir disiplin değildir. sizin mantığınıza göre matematiği de üniversitenin dışına çıkarmalıyız; ama öyle değil işte. Felsefe, mantık ve matematik olgusal bir temele dayanmadıkları için birer bilim değilllerdir; akademik birer disiplindirler. Yaratılış Görüşüne gelince (görüş diyorum, çünkü bir teori değil) temelde biyolojik olguları ilgilendiren bir alana giriyor, o zaman o sisteme sorarlar: Hangi olgusal ya da gözlemsel veriye (ister demonstrative olsun isterse nondemonstrative) dayanıyorsun ve mekanizmanın her aşamasını daha doyurucu biçimde nasıl açıklıyorsun? Ancak iş, bak bak burayı açıklayamadı öyleyse çöktü gibi bir saçmalığa indirgenirse; inanın en hafif tabirle gülünür. Bu felsefecilere ne oluyor ayrıca anlayamadım. Bu iş daha çok su götürür. Zeki APAYDIN

    YanıtlaSil
  9. Düzeltme: "Matematik olgusal bir alan olmadığı için bir disiplin değildir" cümlesinin doğrusu; "matematik olgusal bir alan olmadığı için bir bilim (science) değildir" şeklindedir.

    YanıtlaSil
  10. Merhaba,

    Bu konuda bende fikirlerimi belirttim: http://greenernautilus.blogspot.com/2012/04/neden-yaratlsclk-sempozyumuna-karsym.html

    YanıtlaSil
  11. Konuyla ilgili düşüncelerimin devamı, biraz beklettim kusura bakmayın. http://acaibialem.com/2012/05/08/yaratilis-kongresi/

    YanıtlaSil
  12. Daha yeni Bahr´Karacay Beyin YASAMIN SIRRI DNA kitabi ile hayranlikla carpilmisken simdi de bu dinin alet edilmesi aktivitesi ile carpildim.
    Sevgiler
    Umut A

    YanıtlaSil
  13. MARMARA ÜNİVERSİTESİNDE 16 – 17 MAYIS 2012 DE PLANLANAN BİLİM VE AKIL DIŞI SEMPOZYUMU ve TÜRKİYE’DE İLK VE ORTA ÖĞRETİM FEN MÜREDATINA YARADILIŞ TEORİSİNİN EKLENMESİNİ ŞİDDETLE PROTESTO EDİYORUM.
    Amaç bilim değil Fen Eğitimini dinin hakimiyeti altına sokmaktır. Amerika’dan esinlenmişler. Amerika’da fanatik Hıristiyanlar ve YARATILIŞÇILAR ( CREATIONISTS ) yıllardır AKILLI TASARIM ( INTELLIGENT DESIGN ) adı altında Fen müfredatında Evrim teorisine alternatif olarak sözde başka bilimsel bir hipotez sokmaya çalışıyorlar. Esas gayelerinin yaradılışla ilgili Hıristiyan propağandasını Fen Müfredatına sokmaya ve Amerikan Anayasasında eğitimde laiklik ilkesinin etrafından dolanmaya çalıştıkları anlaşılmış, velilerin ve öğretim görevlilerinin açtıkları mahkeme davaları ile defalarca girişimleri engelenmiştir. Girişimleri hala sürmektedir. Amerika’da veliler çocuklarının Fen derslerinde beyinlerinin dini dogma ile yıkanmasını mahkemeler ile engellemişken Türkiye’de veliler ne yapıldığının farkında bile değil.
    Türkiye’de ise yaradılış kuramı fen müfredatına sokulmuş en müfredatında Darwin ve Evrim teorsinden bahhsedilmesi yasaklanmış ve 16 – 17 Mayıs’ta Marmara Üniversitesinde yaratılışçıların sempozyumu planlanmaktadır. Her türlü blimsel alternatif hipotezin öğretilmesine bir diyecek yok ama evrim teorisine alternatif bilimsel hipotez maskesi altında Fen Eğitiminin dinleştirilmesine Amerika’da olduğu gibi Türkiye’de de engel olunmalıdır.
    AKILLI TASARIM iddiası bütün canlıların ayrı ayrı olarak yaratıldığını ve evrim olmuş olsa dahi evrimde bazı adımların imkansız olacak kadar karmaşık olduğunu dolayısıyla akıllı bir güç ( Tanrı ) tarafından yapıldığını iddia ediyor. Akıllı Tasarım’ın önde gelen savunucusu mikrobiyolog MICHAEL J. BEHE’dir. Behe, Darwin’in Kara Kutusu ve Evrim’in Kenarı adlı kİtaplarında Darwin’in Evrim Teorisinin yanlış olduğunu öne sürmüş ve alternatif olarak Akıllı Tasarımı ortaya atmıştır. Fanatik Hıristiyanlar da Behe’nin bu alternatif kuramı ile Hıristiyan Yaratılış Dogmasını bilimsel bir hipotez olarak göstermeye çalışmış ve Fen Müfredatına sokmaya çalışmışlardır. Ama karşılarında bilinçli bir veli ve öğetmen kitlesi ve mahkemeleri bulmuşlardır. Behe’nin ve yaratılışçıların Darwin’in evrim teorisinde bütün imkansız adımlar dedikleri örneklerin Evrimle mümkün olduğunu Evrim teorisini savunan biyolog ve mikrobiyologlar ispatlamışlardır.
    19uncu yüzyılda TÜRLERİN KÖKENİ adlı eserinde CHARLES DARWIN doğada yaptığı detaylı incelemeler sonucunda bütün canlı türlerinin ayrı ayrı yaratılmadıklarını, milyarlarca yıl önce Dünya’da tek ve basit bir organizmadan başlayarak milyonlarca yıl en kuvvetlinin hayatta kaldığı doğal seleksiyon ve doğa koşullarına uyum yolu ile birbirlerinden türediklerini ve farklılaştıklarını ortaya attı. Günümüzde o zamanlar olmayan DNA analiz imkanları dahi Darwin’in dediklerini doğrular nitelikte. Darwin hiçbir zaman Allah yoktur demedi ve ima etmedi. Ama Darwin’in Evrim Teorisi 19uncu asrın ve günümüzün Dini dogmasının empoze etmeye çalıştığı Allah insan dahil bütün canlıları ayrı ayrı yaratmıştır dogmasına karşı geldiği için saldırı altındadır. Her bilimsel hipotez gibi Darwin’in Evrim Teorisi de eleştirilebilir ve yanlışları bulunabilir. Ama bunlar bilimsel amaçlarla yapılmalıdır. Alternatif bilimsel hipotezler olabilir. Zaten var : hayatın Dünya’da tek sefer değil birkaç sefer ayrı ayrı başladığı ama gene de evrimle geliştiği yönünde bilimsel hipotezler var.
    Marmara Üniversitesindeki 16 – 17 Mayıs 2012 tarihli sempozyumda İlk ve Orta Öğretim Fen Müfredatına yaratılışçı tezlerin eklenmesi ile yapılmak istenen alternatif bilimsel hipotez değil Fen Eğtimini dinleştirmektir. Amerika’da veliler ve öğretim görevlileri bu oyuna gelmediler ama maşallah Türkiye’de dindar gençlik yetiştireceğiz diye oynanan oyunun çok kimse farkında bile değil. Çocuklarımızın beyinleri Fen Derslerinde de dini dogmalarla yıkanmak isteniyor. Bu kabul edilemez. Atatürk’ün dediği gibi HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİT İLİMDİR.

    YanıtlaSil
  14. Yaratılışçıların, akıllı tasarımcıların bir sentetik biyoloji kadar canları var, sentetik biyoloji inorganik ve organik maddelerden ilk canlığı yarattığı an bu konular kapanır, buda 10-15 yıl içinde olur zannediyorum, gerçi genede Türkiye'de Kuran'da bu yazıyordu filan diyenlerin çıkma ihtimali var.

    YanıtlaSil
  15. Marmara Üniversitesi'nde son 1-2 yıl içerisinde olan bazı gelişmeler hayli dikkat çekici. Ve bence bu son hadisenin güncel siyasetle, konu itibariyle (dindar gençlik) eş güdümlü olarak pörtlemesi, arkasındaki teşvik ve telkinlerin şüphe götürmez bir hal aldığının göstergesidir. Vizyonunda, bu sempozyumun geleneksel hale gelmesi ön görülüyor. Tuhaf.
    Sempozyumun olabilirliği tartışmalarında ifade özgürlüğüne sığınmayı da, zemini iyi hazırlanmış bir şark kurnazlığı olarak görüyorum. Akıllı tasarımcıların stil değiştirdiği bir hayli ortada. Zira bir iki ilahiyatçı ile bu işin olmayacağını onlar da gördü. Şimdi, derledikleri bir kaç akademisyenle bu mesnetsiz çıkışlara bilimsel kılıf giydirme çabasındalar. Eğer tartışma büyürse ve ulusal medyaya yansır ise hazırlıklı olmalı, aynen şu söylenecek; "işte elitistler, yine yasaklarla karşımızda, bu sefer de yüksek perdeden bilimsel fetvalar veriyorlar, her şeyde olduğu gibi bilimi de kendi tekellerinde zannediyorlar" diyecekler. Araya erk sahibi birileri girecek, konudan habersiz birileri.. Bilim camiasına hayt huyt yapacak. Biz halkız, biz halkın temsilcisiyiz, hizmetkarıyız diyecek. Siz kim oluyorsunuz diyecek. Bu senaryo olacak. Ama konunun ehli değerli hocalarımız lütfen susmasınlar.
    "Bilim Türler Arası Evrimi Neden Kabul Etmiyor?" palavrası altında konuşma yapacak profesörler hangi argümanlar sunacak? Nasıl ve kimlerden referans verecekler? Madem öyle, yani bugüne dek kaçırdığımız dehalar var ülkemizde;
    Üniversiteye giren bu ilahi komedya özelleşecek şehir tiyatrolarında bence ısrarla sergilenmeli, halk bilinçlenmeli.

    YanıtlaSil
  16. Din sosyal bir konu, ve en fazla sosyal bilimlerin içinde yer alabilir, eğer temel bilimleri dini referanslarla açıklamaya çalışırsanız en azından dininizi kaybedersiniz, bence bu açıdan bu yolu şeçen dinlarlar kendilerine ve dinlerine zarar veriyorlar. Bir insan hem dindar hemde bilim insanı olabilir, hatta dindar ve evrim bilimcide olabilir, bunlar ikiside birbirine karıştırılmaması gereken ayrı konular, ama bilimsel düşünceden nasibini almamış bazı cahil, yarı cahil kişiler bilgisizliklerinin verdiği küstallıkla temel bilim konularını din referansları ile açıklamaya çalışarak gülünç duruma düşüyorlar.

    YanıtlaSil